27 Ağustos 2013 Salı

HERKES OKUMALI

                  



 Mutluluğun Sırrı :)

       Öncelikle İhlas nedir? Bunu bilmeliyiz.

İhlas: Her şeyi Allah rızası için yapmaktır. ( Su mu içiyorsun, Allah' a şükrederek iç)

"Allah katında ihlasla yapılan çok az bir ibadet, ihlassız yapılan bir çok ibadetten daha önemlidir."

         Şimdi yavaştan konuya giriş yapmak istiyorum. Kimseyi sıkmamak için çok fazla detaya girmeden, basite indirgeyerek anlatmaya çalışacağım inşallah.
Mutluluk; fani ve baki olmak üzere ikiye ayrılıyor.
         Fani mutluluk: Dünyevi ve anlık heyecanlara kapılıp nefsine (şeytana) yenilerek, sadece o an için ( şeytanın sana onu çok lezzetli göstererek) zevk almak ve o heyecan ve zevk geçtikten sonra, Rabbinin sana vermiş olduğu imansızlık hissiyle yasak olanı yapmanın verdiği huzursuzluk içini kaplar. Şeytan yeniden devam eder seni günah a sürüklemeye. Sana huzursuzluğunu giderme vaadiyle sürekli yeni günahlar işletir ve senin fani (geçici) mutlu olmak yolunda sonunu hazırlar. Bu fani mutluluktur.
        Baki mutluluk: Fani (geçici) olana bel bağlamamak ve geçici heveslere aldanıp sonsuz mutluluğu reddetmemek demektir. Yani dünyevi işleri ön planda tutmadan, her yaptığın şeyi Allah rızasını kazanmak için yapman. Şeytanın oyunlarına karşı Allah' ı anarak onunla baş etmen. Mesela; birine iyilik yaptın ama o sana karşılığında kötülük yaptı, yada iyiliğini görmezden geldi. Sen iyiliğini yaparken Allah rızası için yapacaksın. Çünkü bir ayette diyor ki:
  • "Allah iyilik yapanları sever." (Bakara Sûresi 195)
       O zaman biz her yaptığımızı Allah için yapalım ki, İhlaslı bir kul olalım. Eğer yaptığımız işten Allah razı ve memnun olursa gerisi hiç önemli değil, ama Allah razı değilse, bütün dünya alkışlasın neye yarar. Çünkü her şey O'ndandır...


         Allah iyiliğin karşılığı 10 kat buyururken, biz O’nun rızası için iyilik yapmaktan kaçınıyoruz. Hep intikam peşindeyiz. Allah’ın Muntakim olduğunu, intikam alacağını unutuyoruz.

             
           Allah' tan geldik ve O'na döneceğiz...

      Şimdi günümüze dönersek eğer. Her şey bizi mutsuz etmeye başladı. Her şeye kafa takar olduk. Neden? Çünkü:
Her yaptığımız şeyin karşılığını bekliyoruz. Ben ona hediye aldım ama o bana almadı. Olsun almasın. Hediyeleşmek Peygamber Efendimiz (SAV)' in sünnetidir. Sen, senin gibi gücü ve aklı kısacası her şeyi sınırlı olan bir kul' dan karşılık beklemek yerine Peygamber Efendimiz(SAV)' in sünnetini yerine getirdiğin için mutlu ol.
       O kişinin sana vereceği geçici, sadece seni geçici fani hayatta bir süreliğine mutlu edecek olan hediye mi önemli, yoksa seni Yaradan Allah' ın vereceği sonsuz aklının alamayacağı, henüz gözünün hiç görmediği mükafat mı daha önemli?
       Başkalarının ne yaptığı, ne aldığı ve ne söylediği değil, her şeye gücü yeten Allah' ın ne dediği önemli olsun bizim için!
      Biz bu dünyada kalıcı değiliz. Bize verilen her şey bize emanet. Bedenimiz, ailemiz, eşyalarımız, eşimiz, çocuğumuz vs... ve bize düşen bu emanetleri Allah yolunda koruyup sevmektir. Bunu aklımızdan çıkarmamalı ve buna göre yaşamalıyız. Bu dünyaya bel bağlamaz ve her şeyi sonsuz ahiret hayatında sevdiklerimizle acı çekmeden, zevki sefa içinde yaşamak ve Allah' ın rızasını kazanmak için ve bu dünyaya sefa değil cefa çekmeye geldiğimizi bilerek yaşarsak, bu dünyanın fani geçici insanları bizi Allah' ın izniyle zerre kadar mutsuz edemez!
     Ağlamak mı istiyorsun? Git abdest al ve seccadede alnını secdeye koyarak her şeye gücü yeten sonsuz güç sahibi Rabbin için doya doya ağla! (Unutmayalım; Rabbimize en yakın olduğumuz yer secde' dir.)sonrasında sana nasıl bir mutluluk ve huzur var, Gör!
  Bu yazdıklarımı gönülden okuyarak hayatında uygulayan kimse; gerçek mutluluğu bulur ve kimse onu mutsuz edemez :) Bu yazıyı okuduktan sonra mutsuz kardeşimiz kalmayacak inşallah :))




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder